2011 yılına maalesef ameliyat korkusuyla girdim. Ocak ayına girdik derken tarih 14 Ocak, kendimi ameliyathanede, etrafımı yeşil önlüklü, domates desenli bone tokan doktor ve hemşirelerle çevrilmiş buldum. Bu nasıl bir duygudur, nasıl bir heyecandır?-tarifi yok! Bir de şunu anlayamadım, neden hastaları ameliyattan 2 saat önce çağırıp, o yatakta bekletirler? Ortama alışsın, yerini benimsesin diye mi acaba? 2 türlüsü de işime gelmedi açıkçası, çünkü hiç hoş bir ruh hali değil! Ailem ve dostlarım etrafımda meraklı gözlerle bana bakarken, benim gözlerim kapıda "acaba ne zaman gelip beni alacaklar?" endişesiyle kendimi yiyip, tükettim ister istemez. Ve işte o an.. 2 kişi "haydi bakalım Zişaaaaaan" diye odaya bodoslama daldıklarında, bir an oradan yok olmak istedim. Ben kafamda bu düşüncelerle boğuşurken, onlar beni çoktan sedyeye geçirmiş, ameliyathanenin yolunu tutmuştuk. Sevdiklerim sağlı sollu dizilmiş, sanki ben önceden onları "sakın yapmayın" diye uyarmamışım gibi, etrafımda bana el sallıyor, zoraki gülümsemeleriyle beni rahatlatmaya çalışıyorlardı. Annemin gözleri çoktan dolmuş, babam cool davranmaya çalışıyor ama farkında olmadan beceremiyordu. Kardeşim, ilk göz ağrım, herkesten daha kötü olmuştu, hissediyordum ama herkesten çok daha fazla bana gülen de oydu. Derken, tanıdık bir sesin bağırışlarını duydum "çıktıık açık alınlaa, 10 yıld her savaştaaaan"- canım dedem! Beni yüreklendirmek için hastahanenin ortasında gençlik marşı söylüyordu, kıyamam, Allah'ım uzun ömürler versin. Pamuk anneannem ayakta duracak hali olmadığı hale bastonuna dayanmış, panik içinde bana el sallıyordu, annemden de kötü olacağını biliyordum e de olsa ilk torun, ilk göz ağrısı :) bu kargaşada canım dostlarım Didem'im ve Dilara'm da tabi ki benimle beraberlerdi, her kötü ve zor anımda oldukları gibi. Onlar gayet rahat görünüyorlardı (Allahtan!) ya da öyle görünmeye çalışıyorlardı bilemiyorum ama bir de aklım onlara takılsaydı vay halime! Son olarak İhsan amcam ve Gürsel teyzem de orada benimle birlikteydiler. Hakları nasıl ödenir? Ne yapılır bilmem ama hayatımın çiftisiniz onu çok net biliyorum kanatsız meleklerim!
Hani derler ya "hayatım bir film şeridi gibi gözlerimin önünden geçti" diye, öyle bir şey gerçekten varmış. Odamdan ameliyathaneye giden asansöre kadar, hayatımın belli başlı kişileri ve olayları bir bir gözlerimin önünden geçti, ne garip bir duygu. Unutulanlar hatırlanıyor, dün yaşanana bile özlem duyuluyordu. Sevenlerimi ve bu düşünceleri geride bırakıp asansöre bindik. Derkeen sevgili Meltem hemşire, iğnesini çıkardı. Olacak iş mi bu?! Dedi ki korkma, bu seni rahatlatacak. O saatten sonra korksam n'olur, dedim bas ilacı, dindir acımı. ilacı damar yolundan vermesiyle, 2 şişe içki içmişim gibi bir kafaya girmem 10 saniye sürmedi, böyle bir duygu yok! en son "bu iğnenin adı ne, her eve lazım" dediğimi hatırlıyorum, sonra gözlerim kapanmış. Aradan kaç dakika geçti bilmiyorum, gözlerimi bir açtım ki etrafımda doktor ve hemşire sürüsü. Hepsinin ağzında maske var, korku filmi gibi. Canım doktorumu güzel mavi gözlerinden tanıyıverdim hemen. Gülen gözlerle bana bakıyor, bir kaç şey sorarak beni rahatlatmaya çalışıyordu ama ben zaten iğnenin etkisiyle oldukça rahattım bilen yok! O halimle bile kafalarındaki domatesli bonelerle ilgili espri yapmadan geçemedim :) Sonra tahminimce genç bir doktor "haydi sana güle güle" dedikten sonra, narkozu verdi. Narkoz damarlarıma girdiği an o soğuğu hissetmemle, bayılmam bir oldu. Sonra koskoca 3 ya da 4 saat, şu an tam hatırlayamıyorum, tamamen muamma, boşluk. Ameliyathaneden çıkarttıklarında ben, ağlıyormuşum, öyle diyorlar, neden bilinmez. Narkozun etkisiyle bilinçaltı durumları ortaya çıkarmış, ondan olsa gerek artık neler sakladıysam oralarda. Çok şükür sorunsuz bir şekilde bitti ameliyat, kısa sürede sağlığıma kavuştum. Artık kesinlikle beynime daha fazla oksijen gidiyor, bugüne kadar yaptıklarım eksik oksijendenmiş galiba :)
şşşştt! sessizlik!